İçeriğe geç
ana sayfa » SANAT HABERLERİ » Resim ve Heykel » Feyyaz Inanç Sergisi Zamansız Mekanlar

Feyyaz Inanç Sergisi Zamansız Mekanlar

    Feyyaz Inanç Sergisi Zamansız Mekanlar

    Geçen ay Galeri Artist Çukurcuma, Feyyaz İnanç “Zamansız Mekanlar” sergisini gezmiştik. Sanatçı ile bu sergiye ait izlenimlerimizi de içeren bir röportaj gerçekleştirdik. Her ne kadar sergi üzerinden epey bir süre geçmiş olsa da yapmış olduğumuz röportajın da belirli bir zaman dilimine konulmadan okunabileceğini farketmiş olduk. Böylece bizde “Zamansız Mekanlar”a katıldık…Buyrun okuyun…

    Serginizi gezdik. Hatta bana ilk sergi açılış mailiniz gelince oradan da bakıp “Hah Güzel!” dedim. Gerçek dışı figüratif tarzda çalışmalarınız var. Son zamanlarda gezdiğim sergiler arasında en beğendiklerimden bir tanesi diyebilirim. Kullandığınız renklerden baskın olan sarı Feyyaz İnanç’ın monokromudur dedirtsede sonra siyah ve tabii başka renklere de rastlıyoruz. Ben bu kadar anlatarak bir girizgah yapayım. Gerisini size bırakayım…

    Serginin isminden yola çıkarak başlayalım.”Zamansız Mekanlar” : Yani zamanı yok ederek, zamanın olmadığı bir mefhumu düşleyerek oralarda neler, nasıl oluyor gibi bir sorgu açıyorum kendimde ve bu resmimde bunları çalışıyorum. Etkiyi (zamansızlığı) siyahla veriyorum. Fakat tabi bir de yaşam var tabii. Yaşamında rengi bence güneşle yani sarı ile beliriyor. Yaşam olduğu zaman ışık öne çıkıyor. Zaman zaman ışığı daha çok anlatmak için gölgede işin içine giriyor. Hatta gölge olması gerekirken olmuyor bile bazen. Böyle bir macerası var bu resimlerin. İçinde bulunan varlıklar günlük işlerini yapıyorlarmış gibi sanki ama dediğim gibi zamanın hiç olmadığı mekanlar. Hani bir ömür sayacı vardır ya. O sayaç bir dursunda biz de bir nefes alalım artık canım derler gibi… İşte bunu ortaya çıkaracak işler yapıyorum.

    Resimlere bakarken şunu farkediyorum. “Bizden, bizlerden de birşeyler var ama…Mesela bir Hazerfan var…”

    Evet. Mesela orada bir hilal var. Çubuk üzerinde duran bir hilal o. Aslında geçmişten kalan ortam içinde yitmiş gitmiş gibi fakat oradakiler (resimdeki figürler) onu yaşatmaya çalışıyormuş gibi… Mesela şu tablomun “Cem Sultan Ay İstasyonun’da” diye bir ismi var. Zamanın çeşitli evrelerinden çeşitli şahsiyetler aynı mekanda buluşabiliyorlar. Çünkü zamansızlık var ya işin içerisinde…Çok eski ya da çok yeni yanyana gelebiliyor. Zaman zaman sevdiğim insanları da oraya yerleştirebiliyorum. Bir resmimde Orhan Veli var mesela. Bir başkasında Fikret Mualla var. Çok belli değiller ama bilen, tanıyan insanın farkedebileceği düzeyde. Onlarda o alemin içinde yaşıyorlar.

    Feyyaz İnanç’ın geçmişine dönelim birazda. Bir yurtdışı geçmişiniz var bildiğimiz kadarı ile..
    Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisi’nden sonra dediğiniz gibi bir müddet yurtdışına Viyana’ya gittim. Neden Viyana diyecek olursanız.Viyana’ya gitmek kolaydı. Diğer Avrupa ülkeleri vizeler uygulamaya başlamışlardı. Viyana bu yüzden gitmesi kolay bir yerdi ve orayı tercih ettim. Bir müddet orada çalıştım ve verimli birkaç sene geçirdim. Bazı sergilere katıldım ve oradaki galeri ile beraber Frankfurt’ta sanat fuarına da katıldık. Koşullar dolayısı ile (bir evlilik durumu) geri geldim.

    Hocam “bir evlilik durumu oldu” demeyelim isterseniz. “Hayatımın en güzel ve en anlamlı dönüm noktası için geri geldim” daha uygun sanki…
    (Gülüşmeler…)
    Evet. Buraya gelince burada da birkaç sergi daha oldu. Sonra benim atölyem faaliyete geçti yeniden. Yani dışarıdan öğrenci almak kaydı ile faaliyete geçti.

    Orada ders veriliyor halen değil mi?

    Evet. İlk başlarda yoğun bir şekilde vardı bu. Fakat beni çok engelledi. İşin doğrusu çok zaman kaybı oldu. Zamansız bir zaman kaybı oldu. (Gülüşmeler). Dolayısı ile programı biraz azalttım. Eskiden neredeyse hemen hemen hergündü. Şimdi ise haftada birgün var. Diğer kalan altı gün bana ait oluyor. Son üç senedir böyle devam ediyor. Burada sergilediğim çalışmalarımda bu sürede ortaya çıktılar.

    Peki size gelen öğrencilerde bir temel altyapı olmasını bekliyor musunuz? Yoksa resim öğrenmek isteyen herkes gelebilir mi ?
    Akademiye hazırlık anlamında çalışmalarımız oldu. Ancak daha çok hobi amaçlı geliyorlar. İstikrarlı bir şekilde ressam olmayı isteyerek gelenler bile bunun sıkıntılı bir iş olduğunu ve sürecin farklı işlediğini keşfediyorlar. Biz işin eğlence ve hobi kısmında duruyoruz.
    Hocam hobi için gelenler daha sonra birçok başka sanat dalını da hobiyi ediniyorlar. Resim yapayım, tahta boyayım, ebru öğreneyim, cam yapayım, yüzeyim vs. Kurslardan bilirim bir maymun iştahlılığı vardır.
    E, tabi. Bu tip işler fedakarlık isteyen işler. Bu tip atölyelerde gerçek manada bu işi öğrenmek isteyenlerin yeri değil aslında. Biz olsa olsa insanlara resim sevdirmeyi, elinden geliyorsa ve içinde bir uhdesi kalmışsa onları ortaya çıkartmayı ve vakitlerini hoş geçirmeyi vaad edebiliriz. Yalnız bu kadar olmalı daha fazlası olamaz. Bu işin yeri akademi esasında.

    Peki Galeri Artist Çukurcuma’da açtınız serginizi… Özel bir nedeni var mı?
    Çünkü Nadir Erenler ile geçmişe dayanan bir dostluğumuz var. Hemde bu çalışmalarımın sürekli sergisini yapmak üzere böyle bir birlikteliğimiz doğdu. Bu tabi her sergi burada olacak anlamında değil ama Nadir Erenler’inde her zaman içinde olabileceği başka yerlerde de olabilir. Birlikteliğimiz aslında tam bir sanatçı galeri dayanışmasıdır. Bu yüzden bu resimlerle ilgili ikidir buradayız.

    Tekrar resimlere dönelim. Subjektif olarak, figürler eskilere ait gibi. Daha çok taban, proleter halk hissini uyandırıyor.
    Bazı resimlerde eski görünümlü insanlarla daha yeni görünümlü insanlarda biraradalar. Figürler üzerinden gidilerek bir kavram kargaşı var gibi ama aslında yok. Ancak bütününe baktığımız zaman öyle birşey ortaya çıkabilir.

    Burada gördüklerimizin dışında resimler var mı sergiye ait?

    Tabi daha çok resim var. Burada değiller ama Çukurcuma’nın ardiye gibi başka yerleri de var orada muhafaza ediyoruz.
    Feyyaz İnanç bundan sonra neler planlıyor? Zamansız Mekanlar 3 ile mı karşımıza çıkacak? Ya da farklı tatlar mı göreceğiz?
    Bunu önceden planlayamazsınız… Bu süreç kendi kendine oluşuyor. Şimdiki durumda evet bu seri devam edecek gibi görünüyor. Ama sonrasını çok kesin olarak bilemiyorum.

    Peki sonraki eserlere bir yol açacak sizin için burada bulunan özel bir eser var mı öyle sorayım? Bir sonraki sergiye ithaf edilmiş olan yani. Yoksa zaten buralarda derdiniz bitmemiş demektir.
    Gene bir müddet buralarda devam edeceğim gibi görünüyor. Belki biçimsel farklılıklar olabilir ama onu da çok net olarak bilmiyorum şu anda. Ebatlar değişebilir. Daha bu iş devam edecek. Zamansız mekanları biraz daha irdeleyeceğim.

    Viyana’da bulunduğunuz yıllarda sergileriniz oldu. Oradaki izleyici ile buradaki arasında fark var mı?
    Açıkçası çok yok. Ama oradaki izleyici çok kabul bir halde geliyor. Yani makul karşılanıyorsunuz. Buradaki insanlar ise hayretlere düşebiliyor. Oradaki izleyici evet daha kabulkar.

    Bu kaçıncı kişisel serginiz? Çok sergi açmıyorsunuz sanırım.
    Çok değil. 8. ya da belki 10.dur.

    Bence çok iyi hocam. Tek dertleri sene içerisinde 8-10 sergi yapmak olan fabrikasyonculara benzemiyor… Bu sanatçının gerçekten yaratım süreçlerini dolu dolu gerçekten hissederek ve yeri geldiğinde ortaya koyduğunu gösteriyor.
    Benim sergi aralarımın uzun olmasının bir sebebi de atölyedeki dersler aslında.

    O meşguliyette de resimler beyinde pişiyor herhalde. Tahmin edersem esas önemli olan da bu. Gerisi işçiliğe kalmış.
    Evet gerisi işçiliğe kalmış.

    Hocam çok teşekkür ederiz. Biz büyük keyif aldık. Hem sizleri tanımaktan hem de eserlerinizden. Son olarak söylemek istediğiniz birşey var mı?
    Çokta konuşkan bir tarafımda yok aslında. (Gülüşmeler) Ama resimler üzerine diyeceğim bir şey yok gerçekten resimler konuşsunlar bundan sonra.

    Niye canım biz soru sorunca pek ala cevap veriyorsunuz. Biz aslında çerçeveyi çok da genişletmek istemedik bu sefer. Peki son olarak biraz kurcalayayım madem öyle. Soyut resim adı altında anılan saçmalamalara ne söyleyeceksiniz? Sanatçı eline fırça alıp da sallayarak “İşte bende yaptım oldu ! ” diyerek ne yapmış oluyor? Yani bir felsefesi yok, bir düşünce ya da etki üzerine doğmamış… Bu tip çalışmaların konumlanmasını da açıkçası ben biraz travesti buluyorum. Bir ressamın soyut resim dilini seçebilmesi için nesne ile olan derdini tamamlamış ya da nesneyi çok iyi etüd etmiş olması gerektiğine inanıyorum. Kelime bitecek ya da sanatçı da batın olan o kadar kuvvetli olacak ki iş kelime üstü bir anlatıma yönelecek. Feyyaz İnanç çıktı fırça salladı resimler oldu değil burada gördüğüm eserler.

    Soyut resim bir senfoni gibidir.

    Bir senfoni bestelemek de çok zor birşeydir. Hatta en zor olanı soyut resimdir. Ancak dediğiniz şeyleri için diyebileceğim ; sanatın genişliği de bunlara fırsat verebiliyor. Gene de kendi içinde kendi bünyesinde sanatın bir gücü de var ki; doğrular ayakta kalıyor, ben yaptım oldular zamanın içinde kayboluyorlar. Resim kendini ikna ettirmelidir. Kendini kabul ettirmelidir. Bu soyutta da geçerlidir. Gördüğünüz, tanıdığınız, bildiğiniz şeyler yok olduğu halde resim tahakküm edebiliyorsa bu doğru resimdir. Resme bakıp “Budur. Tamam.” demeniz gerekiyor.

    Teşekkür ederiz. Çok güzel açıkladınız.
    Ben teşekkür ederim.

    Salih Seçkin Sevinç

    CANVASTAR®

    Türkiye'nin En Zengin ve Kaliteli Kanvas Tablo Koleksiyonu

    Siteye Gidin