İçeriğe geç
ana sayfa » Sanat Ekolleri » Neoklasisizm Nedir Neoklasisizm Ressamları Kimlerdir?

Neoklasisizm Nedir Neoklasisizm Ressamları Kimlerdir?

    Neoklasisizm Nedir Neoklasisizm ressamları kimlerdir

    Neoklasisizm

    Neoklasisizm, “klasik” sanattan ve klasik eski yapıt kültüründen ilhamını alan dekoratif ve görsel sanatlar, edebiyat, tiyatro, müzik ve mimarideki Batılı harekete verilen isimdir. Neoklasisizm Roma’da 1. yüzyıl ortalarında, Pompei ve Herculaneum’un yeniden keşfedildiği sırada doğmuştur.

    Fakat popülaritesi tüm Avrupa’ya, yeni keşfedilmiş Greko-Roman idealleriyle seyahatlerini bitirip İtalya’dan evlerine dönen Avrupalı sanat öğrencileri sayesinde yayılmıştır.

    Ana Neoklasik hareket 18. yüzyıl Aydınlanma Çağıyla üst üste gelmiştir ve daha sonra Romantizmle rekabet içine girerek erken 19. yüzyıla kadar devam etmiştir.

    Mimaride, bu stil 19., 20. ve 21. yüzyıla kadar devam etmiştir. Görsel sanatlardaki Avrupa neoklasisizmi, baskın Barok ve Rokoko tarzlarına karşı 1760 yılı civarında başladı. Rokoko mimarisi görkem, süsleme ve asimetriyi vurgular, Neoklasik mimari ise, Roma ve Antik Yunan sanatlarının erdemlerinde görülen ve 16. yüzyıl Rönesans klasizminden alınan basitlik ve simetri prensiplerine dayanmaktadır.

    Her “neo” -klasisizm, kendisine sunulan olası klasikler arasında bazı modeller seçer ve başkalarını görmezden gelir. 1765-1830 arasında neoklasik yazarlar ve konuşmacılar, müşteriler ve koleksiyoncular, sanatçılar ve heykeltıraşlar Phidias nesli fikrine saygı göstermiştir. Fakat heykel örneklerinde kucakladıkları şey büyük ihtimalle Helenistik heykellerin Roman kopyalarıydı.

    Hem Arkaik Yunan sanatını hem de Geç Antik Çağ eserlerini görmezden geldiler. Eski Palmira’nın “Rokoko” sanatı, Woods’un The Ruins of Palmyra’sında yapılan gravürlerle açığa çıkmıştır. Hatta Yunanistan bile ziyaret edilmemiştir. Neoklasistlerin Yunan mimarisinin değerini arttırma konusundaki çabaları, zarif bir biçimde yumuşatılan ve düzenlenen, “düzeltilen” ve “restore edilen” fakat bunların her zaman bilerek yapılmadığı çizimler ve kabartmalarla sağlanmıştı.

    Neoklasik Resim

    Erken neoklasik resmin radikal ve heyecan verici doğasını modern seyircilerin için yakalaması çok zor olmaktaydı. Winckelmann’ın ifadesi ile “kendisinin ve belki de gelecek zamanların en büyük sanatçısı” olan Anton Raphael Mangs’in Parnassus at the Villa Albani eserine Kenneth Clark’ın “sıkıcı” ve “bizim için neredeyse hiç ilgi çekici değil” olarak yorumlaması bunun kanıtıydı. John Flaxman daha sonra baskılara dönüşen çizimlerinde, yolculuğu ve diğer konuları tasvir etmek için profilden çok basit çizgiler (en saf klasik araç olduğu düşünülmüştür) ve figürler kullanmıştır. Bir portre ressamı olan Angelica Kauffman’ın tarih resimleri Fritz Novotny tarafından “yapmacık yumuşaklık ve yoruculuk” olarak tanımlanmaktadır.

    Rokoko ve barok etkileri ayıklanmıştır fakat çok az sanatçı bunların yerine bir şeyler koymayı başarabilmiştir. Diğer sanatçıların çalışmaları, romantizmin genel özelliklerini genellikle neoklasik bir üslupla birleştirmiştir. Alman-Danimarkalı ressam Asmus Jacob Carstens planladığı büyük mitolojik eserlerden sadece birkaçını bitirmiştir, çoğu resmini ve renk çalışmalarını genelde Winckelmann’ın “soylu basitlik ve sakin görkem” tanımına yaklaştırmıştır. Carstens’in gerçekleştirilmemiş şemalarından farklı olarak Giovanni Battista Piranesi’nin gravürleri oldukça çok ve iş yapar durumdaydılar. Ana konusu Roma’nın binaları ve kalıntılarıydı.

    Vedute’lerin (görüşler) endişe verici sayılabilecek atmosferleri, “baskıcı dev mimarinin” “korku ve yorgunluk hayallerini” ilettiği 16 serilik Carceri d’Invenzione (“Hayali Hapishaneler”) eserinde netleşir. İsveç doğumlu Johann Heinrich Füssli kariyerinin çoğunu İngiltere’de geçirmiştir ve esas stili neoklasik prensiplere dayansa da, konuları ve işleyişi Romantizmin “Gotik” tarzını yansıtmış ve drama ile heyecan oluşturmaya çalışmıştır.

    Jacque Louis David

    Resimde neoklasisizm, 1785 Paris Salonunda, Jacques-Louis David‘in “Oath of the Horatii” adlı eserinin sansasyonel başarısıyla yeni bir yön duygusu kazanmıştır. Cumhuriyetçi erdemleri çağrıştırmasına rağmen, bu, David’in Roma’da yapmakta ısrar ettiği bir kraliyet siparişiydi.

    David, idealist tarzını dram ve güçle birleştirmeyi başardı. Merkezi perspektif, resim düzlemine diktir, arkadaki loş pasaj tarafından daha empatik halde yapılmıştır, kahraman figürleri bir frizde olduğu gibi, yapay bir ışıklandırma ve opera sahnelemesi ve Nicholas Poussin’in klasik renklendirmesi gibi dizilmiştir. David hızla Fransız sanatının lideri oldu ve Fransız Devrimi’nden sonra sanatta çok fazla hükümet himayesinin kontrolü ile bir politikacı haline geldi.

    Napolyon döneminde de nüfuzunu korumayı başardı, açık bir şekilde propaganda çalışmalarına başladı, ancak Bourbon Restorasyonunda Fransa’yı Brüksel’e sürgünü nedeniyle terk etmek zorunda kaldı. David’in birçok öğrencisinin arasında Jean-Auguste-Dominique Ingres dikkat çeker. Neoklasisizm ilişkisi kuşkulu olan olgun bir stile sahiptir. Romantik çağdaşlarından ayırması zordur hatta oryantalizme sapmasına rağmen, eserlerinde önceliği çizime verir ve kendisini uzun kariyeri boyunca bir klasikçi olarak görür.

    Neoklasik Heykeller

    Salonda 60’dan fazla yıldır 1802’den empresyonizmin başlangıcına kadar eserleri sergilenmiştir. Eğer Neoklasik resim eski modeller olmadığı için sıkıntı yaşasa da, neoklasik heykelcilik bu durumdan aşırılı zarar görüyordu. M.Ö. 500 civarında başlayan “klasik dönemin” Yunan heykelciliğinin örnekleri çok azdı; en çok rağbet gören eserler genelde Romalı kopyalardı. Neoklasik heykeltıraşlar kendi zamanlarında büyük saygınlık görürlerdi fakat bugün eserleri Jean-Antoine Houdon’unkiler haricinde daha az saygı görmektedir.

    Uzun kariyerinde üslubu klasik hale geldi ve rokoko cazibesinden klasik itibara doğru yumuşak bir ilerlemeyi temsil etmektedir. Bazı neoklasik heykeltraşlardan farklı olarak, modellerine Romalı elbisesi giymeleri ya da çıplak olmaları için ısrar etmemişti. Aydınlanma’nın büyük figürlerinin çoğunu resmetmiştir ve George Washington’un bir heykelini ve Thomas Jefferson, Benjamin Franklin ve yeni cumhuriyetin diğer önde gelen kişilerinin büstlerini üretmek için Amerika’ya gitmiştir.

    Antonio Canova ve the Dane Bertel Thorvaldsen’ın hırslı gerçek boyutlu figürler ve gruplar olarak üretilmiş portreleri Roma’dadır. İkisi de neoklasik heykelcilikte eğilimi idealize etmektedir. Canova, Thorvaldsen’in daha şiddetli kullandığı bir hafiflik ve zarafete sahiptir. Heykelde erken bir neoklasikçi, İsveçli Johan Tobias Sergel’dir.

    Johann Gottfried Schadow ve genç yaşında ölecek olan birkaç neoklasik heykeltraştan biri olan oğlu Rudolph, Avusturya’daki Franz Anton von Zauner ile önde gelen Alman sanatçılarıydı. Geç Barok Dönem Avusturyalı heykeltıraş Franz Xaver Messerschmidt kariyerinin ortasında, bir çeşit zihinsel krize girmeden hemen önce neoklasizme dönmüştür.


    AKIMA MENSUP RESSAMLARIN LİSTESİ (BİYOGRAFİLERİ VE ESERLERİ)


    CANVASTAR®

    Türkiye'nin En Zengin ve Kaliteli Kanvas Tablo Koleksiyonu

    Siteye Gidin