İçeriğe geç
ana sayfa » SANAT TARİHİ » Mısır ve Yunan Sanatında Perspektif

Mısır ve Yunan Sanatında Perspektif

    Mısır ve Yunan Sanatında Perspektif

    Perspektif bir açıdan bakıldığı zaman geriye doğru nesnelerin ve objelerin küçülmesi, silikleşmesi, öne doğru geldikçe koyulaşması durumudur. Bu aslında doğa kanunlarına göre, baktığımızda gördüğümüz şeydir. Fakat bu süreci yeni keşfetmiş insanlar için bunu kağıda dökmek ve taklit etmek başlı başına bir buluş, çetrefilli dönemleri ardında bırakmak ve devrim meydana getirmek anlamına gelir. Bu yüzden üzerinde oturduğumuz bu mirasın değerini bilmemiz gerekir.

    Perspektif gelişmelerini ve farklarını anlatabilmek için yüzeysel olarak iki kültürün de tarihlerinden bahsetmek gerekir. Çünkü bağlılıklar ve etkileşimlerin ortaya çıkması tarihsel süreçte yerine oturmadan, perspektif anlamında oluşan farklılıkları çözümlemek kolay değildir.

    İlkel dönemlerden, yani İ.Ö. 15.000 yıllarından sanatsal hareketlerin kayıt altına alınmaya başlandığı Fransa ve İspanyadaki mağaralar ve ondan da sonrasına kadar, bilinmesi gereken en önemli konu, Mısır kültürünün, tüm sanatların dayandığı kaynakların anası olduğudur.

    Mısır, İ.Ö. 2700 yıllarında (Bize kadar gelen kalıntılardan yola çıkarak) ciddi sanatsal kurallara dayalı eserlerin ortaya çıktığı ve 3000 yıl kadar hiç bozuntuya uğramadan devam eden sanatsal serüvenin ev sahipliğini yaptığı bir bölgedir. Bu anlamda, bir üslubun bu kadar uzun süre değişmeden devam etmesi durumu tarihte bir daha hiç gerçekleşmemiştir.

    Mısır ve Yunan Sanatında Perspektif Geçişkenliği

    Mısır’dan Yunan sanatına geçişte İ.Ö VII. ve V yüzyıllar arasında gerçekleşmiş ve büyük adımlar atılmıştır. Mısırda keşfedilenler üslupta değişiklik göstermemiş fakat coğrafya farklılığı yeni hareketlenmeler doğurmuştur. Coğrafi değişim, o dönemin Yunanistanın’da Girit Krallarının Mısıra elçiler göndermesiyle başlamıştır. İlk etkileşimler de bu şekilde gerçekleşmiştir.

    Genel anlamda Mısır resimlerinde ve hiyerogliflerinde hep 2 boyutluluk göze çarpmaktadır. Bu, yıllar sonra Yunan sanatının tekeline geçmiştir. Yunan döneminde devrim niteliği taşıyan perspektifin İsa’dan önceki dönemlerde bile kullanılmış olması, insanı hayrete düşürecek düzeydedir.

    Mısır resimlerinde konular ve dönemsel hikayeler, figürlerle ve hiyeroglif sembollerle birlikte anlatılmıştır. İlk göze çarpan, insan figürlerinde kafanın yan profilden gözükmesidir. Fakat gözler bu yan kafa profili üzerinde bizlere tam karşıdan bakar haldedir. Ayrıca yine bu insan figürlerinde omuzlar önden gözükmekle birlikte bedenler ve ayaklar yine yan profilden gözükür. Bununla birlikte oturan figürlerde mutlaka bir el dizlerinin üzerindedir. İşte bu Mısır dönemi perspektif anlayışıdır.

    Mısırlılar, insan vücudunun dilini en iyi bu şekilde göstererek ifade edilebileceğine inanıyorlardı. Bu inançlarının yanında bu ifadeleri kullanmayı başarabilecekleri nihai perspektif anlayışı bu şekildeydi. Hikayelerini de hep bu üslup üzerine kurguluyorlardı. Nitekim Mısır heykellerinde de aynı üslubu görürüz.

    Mısır sanatında süregelen bu perspektif anlayışından, Erken Dönem Yunan sanatının ne derece etkilendiği bariz ortadadır. Bunu günümüze kadar gelebilmeyi başarmış tüm eserlerde görmekteyiz. 3 boyuta geçişte İ.Ö 500 yıllarına ait bir vazonun üzerine yapılmış resim, devrim niteliğinde bir hareket olmuştur. Münih Antiquarium Müzesinde bulunan bu eser, alışıla gelmiş figür hareketlerinin ezberini bozmuşa benziyor. Ayaklar her zaman yandan çizilirken bu sefer figürün ayağı önden bakarak rakuzziye girmiş bir şekilde gözüküyor. Çok büyük bir cesaret gerektiren durumdu bu. Bu cesareti gösterdikleri andan itibaren yoğun kurcalamalar sonucunda, yunan sanatında perspektifi ön seviyelere taşımayı başarmışlardır.

    Mısır ve Yunan Sanatında Perspektif

    Büyük Uyanış

    Yoğun üslup anlayışı coğrafya değiştirdikten sonra, sanatçıların hızlı bir şekilde gelişim gösterdikleri gözlenir. Bu değişim, beslenme kaynaklarının özgürlüğe, güzelliğe, yeniliklere açık olmasına işarettir. Gerçekçiliği yakalayabilmek için sanatçılar doymamışlar ve daha fazlasını elde etmek istemişlerdir. Bu süreçlerin başlangıcına da ‘Büyük Uyanış’ ismi verilmiştir. Heykel alanında da, aynı süreci yaşadıklarından benzeri yaklaşımlar ve gerçeğe yakın etkili sonuçlar ortaya çıkmıştır. Özellikle Yunanlıların heykel sanatında geldikleri seviye, ön arka ilişkisinin çok büyük bir ustalıkla İ.S I. Yüzyıllara kadar durmaksızın devam etmesine ve farklı Avrupa toplumlarını etkilemelerine yol açmıştır.

    Yunanlı sanatçılar İlkel Doğu sanatının katı yasaklarını böylelikle parçalamış, perspektifte çığır açmışlardır. Kendilerini bir keşif yolculuğunda gören bu sanatçılar dünyanın imgesini zenginleştirmişlerdir. Önemli bir noktada; Yunanlılar, Mısırlılar’ın taş üzerinde yonttukları heykelleri, arkasına bağlı bulunduğu taştan ayırmışlar ve gerçekçi görüntüye ulaştırmışlardır. Bu 3 boyutlu hareket insanoğlunun beyninde çok büyük ufuklar açmış ve günümüzün sanat eserlerine kadar da yansımıştır. Diğer önemli bilinmesi gereken husus ise bu eserlerin yapılışlarından 2000-3000 yıl kadar sonra arkeologlar tarafından bulunması ve ancak günümüzde çok önemli müzelerde yerlerini alabilmiş olmalarıdır.

    Çağatay Sevinç, Ocak 2013

    CANVASTAR®

    Türkiye'nin En Zengin ve Kaliteli Kanvas Tablo Koleksiyonu

    Siteye Gidin