Georges Ribemont Dessaignes (1894 – 1974)
Fansız Dadaist Ressam Georges Ribemont Dessaignes 1884 yılında Fransa’nın güneyinde Montpellier’de doğdu. Gençliğinde gizlice senfoni ve opera besteler, drama yazardı. Wagner, Debussy, Ravel ve Ranck’a hayrandı. 16 yaşında felsefeyle ilgilenmeye başladı. Fakat kısa zaman sonra bir süreliğine tek ilgi alanı olacak resme yöneldi. Jullian Akademisi’nde okuduktan sonra, Paris’teki Beaux-Arts’a geçti. O sıralarda annesinin nefret ettiği ressam Henri Martin’e hayrandı. Üyesi olduğu Salon d’Automne’da sergi açtı.
Hem ressam, hem şair, hem de yazar kimliğiyle tanınan Ribemont-Dessaignes, özellikle Dada hareketinin etkili isimlerinden biri olarak sanat tarihine geçmiştir. Paris’teki École des Beaux-Arts’da resim eğitimi aldıktan sonra sanatın farklı disiplinleriyle ilgilenmiş ve edebiyat, tiyatro, müzik ve görsel sanatlar alanlarında üretimlerde bulunmuştur. Bu çok yönlülüğü, onun öncü ve avangard duruşunun temelini oluşturmuştur.
Ribemont-Dessaignes ilk çalışmalarında çoğunlukla gün batımı ve sahilde ay ışığını betimliyordu. Kendine özgü tarz arayışlarında önce Empresyonizmden daha sonra Nabiler grubundan etkilenmeye başladı. Ayrıca bazı resimlerinde Japon ve Çin sanatından da etkilendiği görülür.
1913 yılında 29 yaşındayken birden bire resim yapmayı kesen sanatçı, Deja Jadis’te “resim yapmayı bıraktım” çünkü resim yapmak için hiçbir sebep olmadığı sonucuna vardım. diye yazıyordu. Bu negatif tutumu tam bir Dada karakterini yansıtıyordu.
O zamana kadar resmi bir ismi olmayan Dadaizm, Jean Arp, Richard Hülsenbeck, Tristan Tzara, Jacques Magnifico, Marcel Janco ve Emmy Hennings adındaki bir grup genç sanatçının 1916 yılında Zürih’te bir kafede toplanıp “Dada” bildirisini okuduktan sonra resmi olarak “Dadaist” hareket olarak tanımlandı. Dadaist sanatçıların 1919-1924 arasında çıkardıkları “De Litterature” adlı dergide bir süre yazıları yayınlan Ribemont-Dessaignes, 1922 yılında Dadacılık hareketinin etkisini yitirmeye başlamasıyla Sürrealizm’e yöneldi.
Sanat Anlayışı
Georges Ribemont-Dessaignes’in sanat anlayışı, temelde anti-sanatsal, akıl karşıtı ve parodiye dayalı bir çizgide ilerlemiştir. Dada akımının temel ilkelerine sadık kalarak, geleneksel sanat anlayışına karşı çıkmış, anlam arayışını reddetmiş ve rastlantıyı, absürdü ve ironi duygusunu sanatsal üretimlerinin merkezine yerleştirmiştir. Onun için sanat, estetikten ziyade bir entelektüel protesto alanıdır.
Görsel sanatlarında (özellikle kolaj ve resimlerinde) perspektif, oran, simetri gibi klasik kuralları bilinçli olarak çarpıtmış; geleneksel kompozisyon anlayışını parçalayan, bilinçaltını öne çıkaran imgeler kullanmıştır. Soyutlama, otomatik çizim, rastlantısallık ve sürreal figürasyon gibi unsurlar eserlerinde sıkça görülür. Ribemont-Dessaignes’in resimleri, döneminin plastik sanat anlayışına meydan okuyan, çoğu zaman metinlerle ilişkilendirilmiş ve eleştirel bağlamda üretilmiş işlerdir.
Aynı zamanda yazar ve oyun yazarı olan Ribemont-Dessaignes, tiyatro oyunlarında da görsel anlatımı ön plana çıkaran soyut, neredeyse kabareye yakın deneysel yapılar kurmuştur. “Empedokles”, “Le Génie sans nom” gibi tiyatro metinlerinde karakterleri parçalar, zaman ve mekân ilişkisini belirsizleştirir. Bu metinler, onun resim anlayışındaki biçimsel özgürlüğün yazıya da yansıdığını gösterir.
Daha sonraki dönemlerinde, Dada’nın etkisi zayıfladıktan sonra bile bireysel özgürlük, sistem eleştirisi ve bilinçaltının yaratıcı gücü gibi temalar üretimlerinin odağında kalmaya devam etmiştir. Yaşamı boyunca otoriteye karşı mesafeli duran Ribemont-Dessaignes, sanatı bir direniş biçimi olarak benimsemiş ve bu duruşuyla 20. yüzyılın en özgün avangard sanatçılarından biri olmuştur.
SANATÇININ ESERLERİNİ GÖREBİLECEĞİNİZ GALERİ SAYFASI
