John White Alexander (1856 – 1915)
Amerikalı Sembolist Ressam John White Alexander 1856’da Allegheny, Pennsylvania’da doğdu. John White Alexander 1874’ten itibaren New York’ta Harper’s Weekly de illustratör ve politik karikatürist olarak çalışmaya başladı.
Bu sürede Thomas Nast, Edwin Austin Abbey, Joseph Pennell ve Howard Pyle gibi ünlü illustratörlerle tanıştı. 1877’de Avrupa’ya gitti. Bir süre Paris’te kaldı. Münih Royal Akademi’ye üye olduktan sonra Frank Duveneck ve çevresindeki sanatçılarla Bavaria, Venedik ve Floransa’ya seyahat etti.
1881’de New York’a döndü. Kariyerini portre ressamı olarak sürdürdü. 1891’de tekrar Paris’e gitti. Sergileriyle, her yıl düzenlenen salonlara ve Society of Sculptors gibi bir çok uluslararası sanat organizasyonuna katıldı veya onların yöneticisi oldu. Bu yeni özgürlük ortamı onu sadece güzel olan nesnelerin ve figürlerin temsiline doğru bir eğilimi teşvik etti. Yüzyılın sonu ticaretin, sanayinin ve kentsel yoğunlaşmanın patlayıcı büyümesine ve birkaç kişinin elinde büyük servetlerin oluşmasına katkıda bulundu.
Ayrıca, üst ve orta sınıfların kadınlarının sosyal rollerinde radikal bir düzenlemeler gerçekleşti. Daha önce kırsal bir toplumda yürüttükleri merkezi üretken rolünden mahrum kalan kadınlar, artık erkeklerin servet ve statüsünün güzel sembolleri olarak hizmet veren dekoratif bir rol üstlenmiş oldu. Bu yüzden sanatçılar tarafından cömertçe temsil edildiler ve bu çalışmalar kolaylıkla müşteri buldu.
1901’de Amerika’ya geri döndüğünde büyük bir ilgiyle karşılandı.1909’a dek National Academy of Design’ın başkanlığını yaptı. 1915’de öldü. Alexander’ın sanatsal çizgisi, Amerikan sanatında, özellikle de plastik sanatlarda biçim ve estetik sorununun; madde-özne ilişkisinin, evrensel değerlere atıfta bulunan gerçekçilik ile çoğu kez yerel düzlemde anlam kazanan ifadecilik zemininde tartışıldığı bir dönemde olgunlaşıp gelişti.
SANATÇININ ESERLERİNİ GÖREBİLECEĞİNİZ GALERİ SAYFASI
Sanat Anlayışı
Sanat anlayışı, özellikle sembolist etkilerle yoğrulmuş zarif figüratif resimleri ile tanınır. Alexander, döneminin akademik geleneğine bağlı kalsa da eserlerinde dekoratif ve şiirsel bir estetik geliştirmiştir. Sanatında ince bir zarafet, duygu yüklü bir atmosfer ve kadın figürünün idealize edilmiş betimlemesi ön plana çıkar. Özellikle kadın portrelerinde figürlerin kıvrımlı duruşları, akıcı giysileri ve rüya gibi ortamlarla çevrelenmeleri, onun kompozisyonlarının ayırt edici unsurlarıdır. Bu yönüyle hem Art Nouveau akımına hem de Whistler gibi çağdaş sanatçılara yakın bir ifade diline sahiptir.
Alexander’ın renk paleti genellikle yumuşak tonlardan oluşur; pastel renkler, fildişi ve inci beyazlarıyla bezenmiş yüzeyler, izleyiciyi sessiz bir atmosfer içine çeker. Fırça darbelerinde ise akıcılık ve dekoratif bir estetik göze çarpar. Portre çalışmalarında bireysel karakterden çok figürün estetik duruşunu yüceltmeyi hedefler. Özellikle “Isabella and the Pot of Basil”, “Repose”, ve “Study in Black and Green” gibi eserleri, bu anlayışın güçlü örneklerindendir.
Alexander, resimlerinin yanı sıra duvar resimleriyle de tanınır. Boston Kütüphanesi ve Carnegie Enstitüsü gibi önemli kamu yapılarındaki büyük ölçekli mural çalışmaları, onun kamu sanatına verdiği önemi gösterir. Bu eserlerinde alegorik temalara sıkça yer verir ve klasik mitolojiden esinlenmeler dikkat çeker.
Amerikan Sembolist ressamlar arasında özel bir yere sahip olan John White Alexander, hem teknik ustalığı hem de lirizmiyle 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başı Amerikan resim sanatının rafine örneklerini sunmuştur. Kadın figürünü zamanın ötesinde bir zarafetle yücelten çalışmaları, hâlâ estetik duyarlılığı ve sanatsal bütünlüğüyle değer görmektedir.
SANATÇININ ESERLERİNDEN OLUŞAN VİDEOYU İZLEYEBİLİRSİNİZ;
